30 Haziran 2011 Perşembe

'Ekselansları' nin Çöküşü

Roger Federer...
Tenis tarihinin gelmiş geçmiş en önemli ismi arka bahçesi olarak adlandırılan,toplam 6 kere kazandığı sezonun 2. Grand Slami olan Wimbledon'da üst üste 2. kez yine çeyrek finalde elendi.
Aslına bakarsanız tüm tenisseverler son beş grandslamden eli boş dönen ekselanslarından bu turnuvada geri dönüş bekliyordu. Çünkü Federer yaklaşık dört hafta önce Roland Garros'da bu sezonun tartışmasız en formda tenisçisi Djkovic'i yenmiş final de ise toprak kortların kralı Nadal'a yenilmesine rağmen mükemmel bir mücadele ortaya koyarak bu turnuva için tüm hayranlarını umutlandırmışti. Ama Fransız Jo-Wilfried Tsonga 2 -0 geriden gelerek ekselanslarını hem grand slamlerde ilk kez 2-0 geriye düşmesine rağmen yenen tenisçi oluyor hemde Londra'daki ilk yarı finaline ulaşmış oluyordu.
Gelelim maça....
Federer maça alışageldik şekilde başlamış ve ilk iki seti kazanmıştı. Ama ne olduysa 3. sette oldu. Federer istatistiklere bakıldığı zaman kazanması gereken seti kaybetti. Ki ben kaybetme sebebini Federer'in yaşının ve uzun yıllar 1 numara olduktan sonra şimdi 3 numara olması sebebiyle böyle baskının yukarı seviyeye çıktığı anlarda mental olarak kaldıramamasına ve stresine bağlıyorum. 4. sette ise Tsonga bize hatırlayanlar için 2008 Avustralya Açık Nadal-Tsonga yarı finalinin benzerini hissetti. Tıpkı Nadal'ı yendiği o maçtaki gibi muhteşem servis yüzdesi ve voleleriyle seti domine ederek maçtaki tüm momentumu arkasına aldı ve 5. setin ilk oyununda Federer'in servisini kırdı. Sonrasında da hata yapmadan avantajıni korudu ve maçı kazanmasını bildi.
Ben maçtan önce Federer'in rahat kazanacağını düşünüyordum ama dediğim gibi Federer artık maçların kırılma noktalarında mental olarak da oyun olarak da hata yapan taraf oluyor hep -ki 5. sette puanlardan sonra ve itirazlarda Federer'e bakarsanız rahatlıkla anlarsınız- ve hal böyle olunca yenilgi kaçınılmaz hale geliyor.Tabi Tsonga'nın da hakkını teslim etmek lazım gerçekten 3. setten itibaren muhteşem oynayarak maçı hak eden taraftı. Evet ekselansları bu seneden Londra'dan erken ayrıldı ve ne yazık ki bundan sonra da grand slam kazanması zor gözüküyor. Ama yinede unutmamak lazım ki o 16 Grand Slam Şampiyonu Roger Federer. Namı değer 'Ekselansları'. Not: Ekselansları kaybettiği bu maça rağmen kendisine ait olan ard arda 28 çeyrek finali oynama rekorunu bir maç daha geliştirmiştir. Dediğim gibi nede olsa Ekselansları.

Jo-Wilfried Tsonga-Roger Federer Maç İstatistikleri

Match Summary
Tsonga (FRA)Federer (SUI)
1st Serve %102 of 145 = 70 %103 of 137 = 75 %
Aces1817
Double Faults41
Unforced Errors2211
Winning % on 1st Serve74 of 102 = 73 %80 of 103 = 78 %
Winning % on 2nd Serve29 of 43 = 67 %24 of 34 = 71 %
Winners6357
Receiving Points Won33 of 137 = 24 %42 of 145 = 29 %
Break Point Conversions3 of 9 = 33 %1 of 1 = 100 %
Net Approaches37 of 58 = 64 %26 of 42 = 62 %
Fastest Serve Speed135 MPH126 MPH
Average 1st Serve Speed121 MPH114 MPH
Average 2nd Serve Speed95 MPH98 MPH


Günün diğer çeyrek final müsabakalarında ise favoriler Nadal,Djkovic ve Murray tur atlayan taraf oldular ve yarı finalde şu eşleşmeler oluştu:

Rafael Nadal-Andy Murray

Novak Djkovic-Jo-Wilfried Tsonga

28 Haziran 2011 Salı

Bazen Tek Bir Resim Çok Şey Anlatır


İmparatorun Florya'ya dönüşü ile birlikte daha 2. günde antremanda yakalanan çok güzel ve bir o kadarda anlamlı bir kare. Dediğim gibi bazen tek bir resim çok şey anlatır. Umarım sezon sonunda bu resmi hatırlatırız herkese.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Gökhan Zan 3 Yıl Daha Galatasaray'da / Vahh Semih Vahh


Hadi hayırlı olsun Gökhan Zan ile 3 yıllık sözleşme yenilemişiz. 2 sezondur Galatasaray'da oynayan. Daha doğrusu oynuyor mu oynamıyor mu çok fazla belli olmayan bir isim. 30 yaşına gelmiş, oynadığı 2 sezonda takıma hiçbirşey verememiş bir isimle 3 yıllık sözleşme imzalamanın mantığı nedir anlamadım. Zira elinizde kiralık dönemini çok iyi geçiren, çok formda takıma dönen bir Semih Kaya vardı. Ama tabi ki ona yine şans tanınmayacak. Gencecik bir oyuncu kiralık olarak bir kaç sezon daha sürünecek ve en sonunda bonservisi verilip takımdan gönderilecek her zaman olduğu gibi.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Hido'nun NBA'da İlk Yılı


Resim arşivimi kurcalarken bu resmi buldum. Hidayet'in NBA'deki ilk yılı. 2000 yılından bir fotoğraf. Hidayet'in belkide NBA'e bu kadar çabuk ısınmasının sebeplerinden biri Divac ve Stojakovic ile aynı takımda beraber oynamasıydı. Basamakları bu kadar çabuk çıkmasında bu ikilinin payı büyük. Uyum sürecini olabildiğince kısa sürede atlatmasını sağladılar Hido'nun. Tabi Stojakovic o dönem uzun süreli bir sakatlık geçirerek Hido'nun kendini geliştirmesinde daha da önemli bir paya sahip olmuştu. Hidayet onun sakatlığında ilk beşte kendine yer bulmaya başlamış ve sezonun en iyi çaylaklarından birisi olmuştu. Heyy gidi günler heyy. Gece yarısı uyanır Hidayet'in maçını izlerdim sabaha kadar. Ne günlerdi ama.

24 Haziran 2011 Cuma

Enes Kanter Utah Jazz'da


Ve en sonunda herkesin beklediği draft gerçekleşti. Hepimizin beklentisi Enes Kanter'in 1. sıradan draft edilip NBA tarihine geçmesiydi ama 3. sıradan draft edilerekte Türk Basket tarihine adını yazdırdı hemde daha 19 yaşında. Herkesin beklentisi Enes'in Cleveland tarafından seçileceğiydi ama o Mehmet Okur'un takımı Utah Jazz tarafından draft edildi. Duke Üniversitesinde sadece 11 maça çıkan Kyrie Irving'in ilk sıradan seçilmesi ise bana göre süprizdi. 2. sıradan Minnesota tarafından seçilen Derrick Williams'ın ben ilk sıradan seçileceğini düşünüyordum. Her neyse bizim için önemli olan Enes Kanter. Mehmet Okur ile birlikte Utah Jazz'da iyi işler yapacağını düşünüyorum. Hatta Mehmet Okur'un da önüne geçecektir bence. Zira potansiyeli Mehmet'ten daha yüksek bir oyuncu Enes. Eylül ayındaki Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda kadroda yer alacaktır. Zira o turnuva NBA öncesinde Enes için büyük bir sınav olacaktır. Milli Takıma o turnuvada büyük katkılar yapacaktır. Başarılar Enes Kanter.

19 Haziran 2011 Pazar

Cafercan Gençlerbirliği'nde


Efsane olan 87 jenerasyonun en büyük yıldızıydı Cafercan. Arda'nın, Uğur'un, Aydın'ın, Özgürcan'ın isimleri sadece gelecek vaadeden oyuncular olarak konuşulurken Cafercan'dan hep çok büyük bir yıldız olacak diye bahsedilirdi. O potansiyeli de vardı ama bir türlü işler onun istediği gibi gitmedi. Hagi zamanında kadroda kendisine yer bulan hatta şampiyonluk yolunda çok kritik bir Gençlerbirliği maçında Hakan Şükür'ün yerine oyuna giren Cafercan için sonun başlangıcı o maç olmuştur. Hagi bir anlık sinirine kurban gidip bütün gelecek planlarını bir çırpıda çöpe atmıştır Cafercan'ı oyuna alarak. O sezon başında Fenerbahçe'nin ısrarla istemesi sonucu 5 yıllık apar topar sözleşme imzalanmıştı. Sonradan oyuna girdiği Gençlerbirliği maçında da bir varlık gösteremedi ve sonrasında ise Galatasaray kadrosunda bir daha kendisine yer bulamadı.

18 Haziran 2011 Cumartesi

Yaşattığınız Tüm Mutluluklar İçin Teşekkürler


Bu takımla ne kadar övünsek azdır. Gülmeyi unuttuğumuz sezonda bize gülmeyi hatırlattılar. Başarılı olmanın, takımınla gurur duymanın ne demek olduğunu hatırlattılar. Sadece onlar değil Bayan Basketbol takımımızda bu şekilde. Futbolda ne kadar üzüldüysek baskette o kadar sevindik. Bu kadroyla bu kadarını yapabiliyorsak gelecek sezon daha güçlü bir kadroyla bu ligi hallaç pamuğu gibi atarız. Ne de olsa başımızda Oktay Mahmuti gibi tartışmasız Türkiye'nin en iyi antrenörü var. Yukarıdaki pankart ne kadar anlamlı ve güzel; "Söyle Aslan Yürekli Hocam. Hangi Şampiyonluk Sizin Yüreğinizden Daha Büyük" Bu takımda herkes övgüyü sonuna kadar hakediyor ama en çok hakeden isim tartışmasız Oktay Mahmuti'dir. Hep bizimle kal hocam.

16 Haziran 2011 Perşembe

Ünal Başkan Çıldırdı | Diego Forlan, Jose Antonio Reyes, Thomas Ujfalusi


Taraftarın günler süren beklentisi sona erdi ve yabancı transferi arka arkaya geldi. Aslında arka arkaya demek abes olur üçü bir arada desek yeri. Atletico Madrid'in ilk 11'inin 3'ü artık Galatasaray'da. 3'ü de gerçekten çok önemli transferler. Zira Reyes ve Forlan ile ilgili en ufak bir şüphem bile yok ama Ujfalusi'ye hem bonservis hemde bu kadar yıllık ücret ödeneceğine Neill kalsa daha mantıklıydı benim gözümde. 

Hep Transfer Diyoruz Peki Ya Kiralıklar V2

Dünkü yazımızda takımımıza kampta geri dönecek olan ve her nedense hiç esameleri okunmayan kiralık oyuncularımızdan bahsetmiştik. Bugünde kaldığımız yerden devam edelim.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Hep Transfer Diyoruz Peki Ya Kiralıklar V1

Kabus gibi geçen sezondan sonra ve özelliklede Ünal Aysal'ın gelişinden sonra herkesin gözü bir anda transferlere çevrildi. Hele de başkan olur olmaz gerçekleşen Elmander transferi, sonrasında Türkiye'nin en iyi orta sahası Selçuk'u rakiplerin elinden alınması ve son olarakta Ceyhun Gülselam transferi. Önceki yıllara göre hızlı bir transfer dönemi geçirdiğimiz açık. Zira son dakikaya kadar transfer beklediğimiz dönemler çok geride kalmadı sadece geçen sezona bakmak yeterli. Ama bu sezon ise daha haziran ayının 15'inde çok önemli ve özelliklede ikisi en çok ihtiyaç duyduğumuz bölgeye geldi.

14 Haziran 2011 Salı

Nirvana'ya Ulaştın Ntvspor


Senin için artık ne desek boş. Sonrada diyorsunuz ki bize neden tepki gösteriyorlar. Tepkiyle kalsa iyi küfürler havada uçuyor ntvspor. Ama maşallahın var her bir küfrü hakediyorsun. Ee ne demişler sezarın hakkı sezara millette hakkınızı veriyor böylece :)

Biz Bitti Demeden Bitmez | Fenerbahçe Ülker 71-72 Galatasaray Cafe Crown


Şampiyon olsan yeter, olmasan ne farkeder. Öyle şeyler yaşattın ki uğrunda ölmeye değer...

Bu maçı da kazanamazsak cidden hangisini kazanırdık çok merak ediyorum. Son 4-5 dk hariç maç boyunca uyuyan bir seyirci. Doğal olarak atmosfer diye bir şey yok. Fenerbahçe hücumlarda zayıf (4. periyottaki geri dönüşleri hariç) ama bizimde tüm bunlara rağmen basit hatalarımız ve neredeyse yerlerde sürünen serbest atış yüzdemiz. Sinan Erdem'de kazanmayı bildik. Üstelik herkesin korktuğu o 3. periyot ile maçın son anlarını aslanlar gibi oynayarak kazanmayı bildik.

Bize sevinmeyi siz hatırlattınız. Yüzümüzü her zaman siz güldürdünüz. Öyle mutluluklar yaşattınız ki bu final serisinde sonuç ne olursa olsun biz sizin için ölürüz.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Servet Yine Güven İstiyor


Servet yine basına konuşmaya başlamış. Konu Rijkaard zamanındaki muhabbet. Bana güvenilsin, bize güvenilsin vs. vs. Bugün söylediği ise aynen şu: "Fatih Terim'e biz güveniyoruz. O da sahip olduğu oyuncularına güvenir. Eminiz ki çalışırsak, elimizden geleni yaparsak o da bize sahip çıkar. Galatasaray'ı yeni sezonda büyük başarılar bekliyor. İki kupayı da alacağız". Kardeşim sana güvenilmese zaten bir dakika tutmazlar seni burada. Papağan gibi aynı şeyleri tekrarlamanın manası ne. Hoş sana güvenildiğinde neler olduğunuda gördük ya neyse...

Yeni Sezon Formalarımızdan Birisi Bu Olabilir Mi?


Dün oynanan Eurovoetbal 2011 turnuvasındaki maçta U-17 takımımız ilk kez Nike formaları ile sahaya çıktı. Gelecek sezon için üretilen formalardan birisi bu mu yoksa sadece alt yapı için üretildi de A Takım formalarında ufak farklılıklar olacakmı bilinmez. Ama Adidas'tan çok daha iyi olacağı kesin.

Bu da o maçın videosu.

12 Haziran 2011 Pazar

Vizyonsuzluğun Tanımı / Balázs Dzsudzsák


Geçen sezon Fenerbahçe'nin çok ciddi şekilde ilgilenmişti Dzsudzsak ile. Hatta transferi bir türlü bitiremeyince Stoch apar topar transfer edilmişti. Baştan şunu belirtelim ki Stoch'dan 2-3 gömlek daha üstün bir futbolcudur Dzsudzsak. Ama gel gör ki Stoch'un çeyreği kadar vizyonu yokmuş. PSV'nin en iyi futbolcusu olacaksın, daha yaşın 24 olacak ve kariyerinde zirve yaptığın bir yılda gidipte Rusya'nın Anzhi takımına transfer olacaksın. Rubin Kazan'ı anlarım, Lokomotiv Moskova, Zenit ve Spartak Moskova'yı anlarım hatta Dinamo Moskova'yı da anlarımda Anzhi nedir be Dzsudzsak? Ligde 33 maçta 16 gol 13 asist, diğer kupalar dahil sezon boyunca toplam 60 maça çıkmış 26 gol 27 asist gibi mükemmel bir istatistiğe ulaştıktan sonra çok mantıksız bir transfer. Zaten bu rakamlar onu PSV'den daha iyi bir takıma, Eredivise'den daha iyi bir lige götürmeye yeterdi. Üstelik hem kulübüne iyi para kazandırır hem de kendisi gayet iyi rakamlar kazanması muhtemeldi. Ama onun tercihi Anzhi oldu. Roberto Carlos ile takılırlar artık. Yanlarına birde Anderlecht'ten giden Boussoufa'yı da alırlar takılırlar beraber. Aslında Boussoufa ve Dzsudzsak iyi bir ikili olabilir ama benim gözümde daha haziran ayını yarılamadan bile yılın en saçma transferini Dzsudzsak gerçekleştirmiştir. 

Yeteneğine İhanet Edenler / Aydın Yılmaz


Galatasaray altyapısında bir efsane olan 87 jenerasyonunun en önemli isimlerinden ikisidir Arda Turan ve Aydın Yılmaz. Arda pişmesi için Manisaspor'a kiralık gönderildiğinde Aydın'da o sezon A takıma alınmıştı Gerets zamanında. Herkesin hatırladığı malum maçtır Aydın'ın futbol piyasasına çıkışı. Gerets zamanındaki şampiyonluğun kilidini Konya'da 90+2'de açan adamdır Aydın. Konya'dan sonra Ali Sami Yen'de çıktığı ilk maçtada Giresunspor'a karşıda 1 gol 2 asist yaparak herkesin beklentisini bir anda zirveye çıkarmış bir yetenektir Aydın Yılmaz.

10 Haziran 2011 Cuma

Ceyhun Gülselam Galatsaray'da

Fatih Terim onu ilk defa Unterahaching forması giyerken Milli Takıma davet ettiğinde herkes için büyük süpriz olmuştu bu. Çünkü Bundesliga'da bile oynamayan bir oyuncu direkt olarak A Milli Takıma davet edilmişti. Sonrasında ara ara yine Milli Takıma çağrıldı Ceyhun. 1,92 cm'lik boyu ile hem stoperde hem de önliberoda oynayabilmesi ile kısa sürede 3 büyüklerin takibine girmişti hemen. Yanılmıyorsam o dönemde Galatasaray'da kendisi ile ilgilenmiş ancak transferde pekte ısrarcı olmamıştı ve Trabzonspor'a imza atmıştı. İlk sezonunda 16 maçta 2 gol, ikinci sezonunda ise 28 maçta 3 gol 1 asistlik performansı vardı. Bu sezonda aslında ortalamalara yakın bir maç sayısı vardı ancak önceki sezonlarına göre kenardan daha fazla oyuna girdi ve 90 dk çok fazla şans bulamadı. 25 maçta 1 gol 2 asistlik performansı vardı. Son 2 sezondur çektiğimiz BAM sıkıntısından sonra önce Selçuk sonrada Ceyhun bize ilaç gibi gelmiş olacak. Yekta, Selçuk ve Ceyhun ile sonunda orta sahada belli bir yerli kalitesine ulaştı takımımız. Yanlarında Cana ve Culio ile gelecek olan bir yabancı transfer ile daha ligin en iyi orta sahasına sahip olmuş olacağız. Gerek yerli gerekse yabancı olarak çeşitli rotasyonlar denenebilir bu isimlerle. Özellikle İmparator'un Ceyhun'a rotasyonda çok fazla şans vereceğini düşünüyorum. Direkt olarak 11 oyuncusu olmayacaktır ama gerek stoperde, gerekse orta sahada üzerine düşeni fazlası ile yapacaktır. En azından artık yedek kulübesinden gelen isim Mustafa Sarp, Ayhan ya da Barış olmayacak bu bile insanı tebessüm ettirmeye yetiyor.


Bu ikilinin tekrar bir arada olması takım için gerçekten çok iyi. Çok büyük başarılara imza atmanız dileğiyle. Bu arada Ceyhun birazdan İstanbul'da olacak. Sağlık kontrolünden Selçuk ile birlikte geçecekler.



9 Haziran 2011 Perşembe

Tek Kelimeyle Muhteşemsiniz


Baştan sona çekişmeli geçen bir maç. Hakem hataları, Shipp'in kaçırdığı serbest atışlar ve uzatmaya giden maçı söke söke aldık. Bu muhteşem taraftarla c.tesi günkü maçıda alacağımızdan hiç şüphemiz yok. Çünkü inandık bir kere, baş koyduk bu yola. Herkes bilir ki biz inandık mı söke söke alırız istediğimizi, kimse duramaz karşımızda. Oktay Mahmuti'nin saha kenarındaki hırsı, isyanı bile ne kadar çok inandığımızın göstergesi. Hadi aslanlar darısı c.tesi günkü maça.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Taffarel'in Gelişiyle Kalemiz


Taffarel sonunda tekrar yuvaya döndü ve görevine başlayacak. Daha öncede Hagi'nin ilk döneminde kısa bir süre görev almıştı. Galatasaray taraftarının Tafo aşkı bir başkadır. Çünkü çok çekmiştir Tafo gelene kadar kalecilerden. Hayrettin faciaları, kaleci antrenörlüğünde bile bize çok çektiren Nezih Ali, Volkan Kilimci, Mehmet Bölükbaşı, Friedel, Stauce falan derken bir türlü düzen tutmamıştı kalemiz. Zaten İmparator zamanında kurulan muazzam kadronunda tek kusuru kaleciydi. Birgün herkesin rüyası gerçek oldu ve Brezilya Milli Takımının kalecisi Taffarel Galatasaray'a geldi. Gerçekten büyük bir rüyaydı çünkü o dönemde dünyanın en iyilerinden olan Taffarel'i getirmek büyük maharet isteyen bir olay. Ve onun gelmesiyle takım tamamiyle tamamlanmış oldu ve zaten ligi domine eden Galatasaray Avrupa'da başarılarını bundan sonra kazanmaya başlamıştı.