Tam adı Adriano Leite Riberio. 17.02.1982 Rio doğumlu ve henüz 30'unda bile değil. Brezilya futbolunun çok şey beklediği ancak bugüne kadar neredeyse hiçbirşey alamadığı futbolcu. Aslında birazcık futbola konsantre olabilse neler yapabileceğini bir çok kişi biliyor ama sanırım bir tek kendisi bilmiyor.
Futbola Flamengo'da başladı. 3 yıl altyapıda oynadıktan sonra 2000 yılında A takıma çıktı. 18 yaşındaki Adriano gerek fiziği gerekse tekniği ve gücü ile sahada direk kendini belli ediyordu. 19 maç oynadı o sezon ve 7 gol attı. Artık Brezilya'da o konuşuluyordu. Geleceği Ronaldo'su lakabını çoktan almıştı.
2001 yılında İtalyan devi İnter onu transfer etmek için çok uğraştı ve 19 yaşındaki genç Brezilyalıyı 10 milyon dolara kadrosuna kattı. Ancak o dönemde kadrosunda çok fazla forveti olan İnter için bu transfer bir geleceğe yatırımdı sadece. Recoba, Vieri, Ronaldo, Kallon gibi forvetler vardı İnter'in elinde. Hakan Şükür'de aynı sezon Parma'ya kiralanmıştı. İlk yarı boyunca aslında bu kadar forvet oyuncusu arasında yeterincede şans buldu. 8'i lig olmak üzere 14 maçta forma giydi ilk yarıda ve 1 gol ile vasat bir devre geçirdi. Devre arasında kendini geliştirmesi açısında Fiorentina'ya transfer oldu. Fiorentina'da ligde 15 maçta 6 gol attı ve sezonu vasat bir performans ile tamamladı.
Sezon sonunda Parma genç Adriano'nun bonservisinin yarısını alarak hücum hattını Mutu ile birlikte ona teslim etti. Bu iki genç isim Parma forması altında harika işlere imza attı. Mutu 22, Adriano ise 20 yaşındaydı. Adriano 28 lig maçında 15 gol gol atarken Mutu ise 31 maçta 18 gol atmıştı. Zaten sezon sonunda da Mutu Chelsea'ye transfer olmuştu. Abramovich'in ilk büyük transferiydi. Mutu'nun transferinden sonra forvet hattında bütün yük Adriano'ya binmişti. Sezon başında sakatlanması ile geç açtığı sezonda da 9 maçta 8 gollük bir performans ile kendisini İtalya'da kabul ettirmişti. Devre arasında İnter bir kez daha Adriano'yu kadrosuna katmak için girişimlere başladı ve tekrar bonservisinin tamamına sahip olarak 2003-2004 sezonu devre arasında tekrar Adriano'yu kadrosuna kattı.
Devre arasında geldiği İnter'de bu sefer yeri 11'de garantiydi. 16 maçta 9 gol ile sezonu genel toplamda 25 maç 18 gol ile tamamlayarak ne kadar büyük bir golcü olacağını cümle aleme göstermişti. İtalya'da yılın futbolcusu seçildi 2004 yılında. O dönemde onun için yapılan yorumlar en geç 2 sene içinde dünyanın en iyisi olacağı yönündeydi.
2004-2005 yılıda Adriano için çok iyi başlamıştı. Ligde fırtına gibi esen bir Adriano vardı. Hız, teknik, güç, zeka hepsi ondaydı. Komple bir yıldızdı. Ligi 30 maçta attığı 16 golle tamamladı. Milli takımda da işler yolundaydı Adriano için. 2004 yılında Copa America'da şampiyonluk sevinci yaşadı. Sadece şampiyonlukta değil turnuvada Altın Top ve En İyi Oyuncu ödüllerini aldı. Her geçen gün daha da büyüyordu Adriano, her geçen gün zirveye yürüyordu.
2005-2006 yılı bir önceki sezona göre daha vasat geçti Adriano için ve 30 maçta 13 golle tamamladı. Yükselişi durmaya başladı Adriano'nun. Artık düşüş başlamıştı Adriano için. 2006-2007 yılını 23 maç ve 5 golle tamamlamıştı. Bu vasat performansın üzerine sakatlıkta eklenmişti.
Ancak Adriano'ya asıl darbeyi vuran olay babasını kaybetmesiydi. Sonrasında ise alkol ile başı derde girdi Adriano'nun. Çok büyük alkol problemi yaşadı. Hatta antremana sarhoş geldiği ve Mancini'nin onu antremandan kovduğu haberleri çıkmaya başlamıştı. Artık dipteydi Adriano. 2007-2008 sezonunu ilk yarısını tek bir maç bile yapmadan kapattı ve devre arasında ülkesinin yolunu tuttu. Sao Paulo ile anlaşmıştı. Brezilyalılar için ülkelerine dönmek demek bir nevi rehabilitasyon gibidir. Adriano o dönem yaşadıklarını şöyle anlatıyordu;
İnter'den ayrılmak doğru karardı. Şu an daha az para alıyorum ama daha huzurluyum. Babamın ölümünden sonra depresyona girdim. Sadece içki içince kendimi mutlu hissediyordum. Her gece dışarı çıkıyor ve önüme geleni içiyordum. Antremanlara her gün sarhoş gidiyordum. Gece uyuyamadığım için kondisyonum felaket oluyordu. İçmeyi bir an olsun bırakmadım ve zamanla durum daha da kötüye gitti. Sonuçta yönetimden daha az töleransa sahip olan antrenör mancini ile karşı karşıya geldim ve İnter'den ayrıldım.
Daha sonra Mourinho ile İnter'e geri döndüm. Problemlerimi yendiğimi düşünüyordum. Ama kısa zamanda yine kendimi yalnız ve güvensiz hissettim. Yine parti, kadınlar ve alkol üçgenine girdim. Bu kez yönetim de benim hakkımda yeterince yorgundu ve daha fazla benimle zaman harcamadı. Ama şimdi, ayrılışımdam 6 ay sonra mutluyum. Hiç bir para miktarı, benim evde olduğumu hissettirmeye yetmez.
Ve Adriano'da da bu terapi işe yaramıştı. 28 maçta 17 gol atarak tekrar Seria A'nın yolunu tuttu.
Mancini ile yaşadığı sorunlar geride kalmıştı. İnter Mancini ile yollarını ayırıp takımı Jose Mourinho'ya emanet etmişti. Mourinho'da Adriano'dan faydalanmak istiyordu. Ancak Adriano İtalya'ya dönünce tekrar eski problemleri yaşamaya başladı. Mourinho ona şans tanıdı tanımasına ama o bir türlü bu şansları değerlendiremedi. 2008-2009 sezonunu 12 maçta 3 gol ile tamamladı. Alkol sorunuda tekrar başgöstermişti ve artık İnter daha fazla dayanamadı ve sezon sonunda Adriano'yu serbest bıraktı.
Adriano bir kez daha terapiye yanı ülkesine dönmüştü. Bedelsiz olarak yetiştiği kulüp olan Flamengo'ya transfer oldu. Adriano gerçek yuvasındaydı. Taraftar, yönetim, takım herkes onun arkasındaydı. Herkes Adriano'nun potansiyelinin farkındaydı çünkü. Bir tek Adriano değildi. Flamengo'da da 30 maçta 19 gol attı. Terapi bir kez daha işe yaramıştı. Adı tekrar Avrupa kulüpleri ile anılıyordu. Ancak onun kalbi Seria A için atıyordu. Orada alacağı bir intikam vardı.
Bu sezon başında tekrar Seria A'ya döndü ancak bu kez şansını Roma'da deneyecekti. Ranieri onu ısrarla kadrosuna katmak istiyordu. Ancak Roma macerası da Adriano için iyi başlamadı. Devre arasında Roma'dan ayrılması muhtemel gibi duruyor.
Fenerbahçe ile de ismi az anılmadı. Yönetim bir dönem resmi siteden yalanlar dururdu bu haberleri. Adriano ile ilgili bir hatıramızda PES'tir hani. Orta sahanın oralardan, ceza sahası dışından az gol atmadık PES'te. Topu Adriano'ya verdinizmi gol atamamanız için beceriksiz olmanız, oyunu hiç bilmiyor olmanız gerekirdi :)
Adriano ile ilgili olarak şunuda söyleyelim. Her yıl İtalya'da düzenlenen en kötü futbolcular ödülü olan Altın Bidon ödülünü de tam 3 kez kazanarak hat-trick yapmıştır. Yeteneğine ihanet edenlerden birisidir. Olması gereken yer zirve iken bir kez daha dibe vurmanın arefesindedir.
Babasını kaybettikten sonra kendini dağıttı..
YanıtlaSilBrezilya'da 2 kez kendini toparlamasına rağmen İtalya'da yine aynı şeyleri yaşadı. Aslında bu birazda yanlış lig ve yanlış takım tercihiyle alakalı. Şansını başka bir ligde denemiş olsaydı belkide eski günlerine dönebilirdi.
YanıtlaSilGençliğindeki formda zamanlarını hatırlıyorum da müthiş bir sol ayak ve acı bir kuvvet..
YanıtlaSilYazık çok yazık.
kariyeri yanlış tercihlerle dolu. tekrar italya'ya dönmesi ise en büyük yanlış. olması gereken yerin tersine dibe vurmuş bir yıldız.
YanıtlaSil