30 Eylül 2010 Perşembe

-Brezilya Dizisi- V2


Dünkü yazıya devam edelim. Fotoğrafda yine aynı oldu ama bu yazıda onun diğer versiyonu zaten. Dün Galatasaray'a faydalı olan 3 Brezilyalıdan bahsetmiştik. Bugün ise takıma biraz faydası dokunan veya hiç bir fayda sağlamayan hatta kulübe zarar verenlerden bahsedeceğiz.

Fatih Terim'in ilk dönemine dönelim. 1998 yılında Dünya Kupasından sonra kale Taffarel'e emanet edildi ve bunun ne kadar doğru bir hamle olduğunu gördük. Daha sonrasında gelen isimlerden ise Capone'de takıma çok büyük katkı sağlamıştı. Ve Fatih Terim döneminin diğer Brezilyalıları ile faydasızlar listemize başlayalım.

Mandinga Dos Santos Marcio

1998 ya da 1999 yılıydı tam hatırlamıyorum Hakan Şükür'ün Juventus'a transferi gündemdeydi. Hatta hazırlık kampında Ümit Davala bile forvet olarak denenmişti. Sonrasında Gremio'dan Marcio katıldı kadroya. Sonrasında Hakan'ın transferinin gerçeleşmemesi ve Arif ile Hakan'ın muhteşem performansı ile yedek kulübesinin müdavimi oldu. Ara ara rotasyonda yer aldı Hakan'ı dinlendirmek için. Pekte bir katkı sağlayamamıştır Galatasaray'a. Kadıköy'de Fenerbahçe'ye 2 gol atması ve UEFA Kupası fotoğraflarında yer alması ile arada sırada akla gelen bir oyuncu olmuştur hep. Asıl patlamasını bizden gittikten sonra yaptı. Transfer olduğu Boavista'da gol kralı oldu ve Boavista şampiyon olup Şampiyonlar Liginde oynadı. En son ülkesinde Ponto Preta'da forma giyiyordu. Eğer futbolu bırakmadıysa son demlerini yaşıyordur. Lakin şu an 35 yaşında kendisi.


Bruno Everton Quadros

Aklımın mantığımın almadığı bir transferdir kendisi. Fatih Terim'in Avrupa maçlarında kendisini kullanacağından falan bahsedilmişti. Benim hatırladığım Ali Sami Yen'de 2-2 biten Hertha Berlin maçında oynamıştı sonrasında da İstanbulspor'a kiralanmıştı. Sonrasında ise ülkesine döndü Flamengo, Cruzeiro falan derken en son kendisinden haber aldığımız yer Japonya oldu. FC Tokyo'da oynadığı duyulmuştu. Futbolu bırakmamıştır diye düşünüyorum lakin kendisi henüz 33 yaşında. O da Galatasaray tarihinin faydasız Brezilyalıları arasında kendisine yer buluyor.


Joao Batista Casemiro Marques

Lucescu'ya teslim edilen geneli kiralık ve toplama takıma devre arasında katıldı. Gaziantepspor'da sergilediği performansla 3 büyüklerin listesindeydi ama Galatasaray'a transfer oldu. Bu adamla ilgili içimden hiç ama hiç birşey yazmak gelmiyor. Gerek o buzlu sahada o maçı oynatan federasyon gerekse Batista Uğur Uçar'ın 1.5 yıl futbol oynayamamasının sebepleridir. Galatasaray'da 2 yıl oynadıktan sonra Lucescu bu sefer onu Shaktar'a transfer etti. Zaten Lucescu'nun en sevdiği futbolcular ön liberolardır. Çünkü felsefe olarak her zaman savunma ön plandadır onda. Daha sonra Konyaspor ve Kasımpaşa formalarıda giydi Batista ve en son ülkesinde oynuyordu. O da futbolunun son demlerinde ve yaşı 35. Galatasaray taraftarlarının hiç bir zaman adını anmak istemediği isimlerden birisi. 


Jorge Felipe Loureiro

Fatih Terim'in 2. döneminde yeni Hagi olarak transfer edildi. Sadece 2002-2003 sezonun ilk yarısında forma giydi Galatasaray'da. Bu adamla ilgili unutamadığım en önemli detay ise attığı inanılmaz çalımlar.  Hagi'den sonra bunun kadar kolay adam geçeni görmemiştim. Aslında Fatih Hoca ondan yeni bir Hagi yaratmaya çalışmasaydı belkide kendisini yarım sezon değilde birkaç sezon daha izleyebilirdik. Bir dönem Katar'da Al Saad'da oynuyordu ama hala ordamı bilgim yok. Haa birde 2004 Copa America Şampiyonu olan Brezilya'nın kadrosunda yer almıştı Fenerbahçe'li Alex ile birlikte. Daha sonrada birkaç maçta daha oynadı milli takımda. Aslında tutabilecek bir oyuncuydu ama o da olmadı. Faydasızlar listesinde yerini aldı.

Christian Correa Dionisio

2002-2003 sezonunda kadroya katılan 3 Brezilyalıdan biriside Christian'dı. Kiralık olarak alınmıştı o dönem. Kariyeride oldukça parlaktı hatta 2001 yılında PSG'de oynarken Şampiyonlar Ligi'nde son maçta bize 2 gol atıp grubu 2. bitirmemize neden olmuştu ve sonuç olarak Real Madrid ile eşleşmiştik. PSG'deki parlak kariyerinden sonra transfer olduğu Bordeaux'da aynı başarıyı gösteremedi. Önce Palmeiras sonrada Galatasaray'a kiralanmıştı. 11 maçta 3 gol attı ve sonrasında sessiz sedasız o da ülkesinin yolunu tuttu. Transferine nasıl çok sevindiysem ayrılmasınada o kadar sevinmiştim. Galatasaray Sözlükte yazıldığı gibi Lukunku'dan kötü Bratu'dan iyi bir futbolcuydu. Şu an 35 yaşında ve son olarak Monte Azul forması giyiyordu. Faydasızlar listesine onu yazmadan olmazdı.

Fabio Pinto

Ve 2. Fatih Terim döneminin ilk sezonunda transfer edilen 3. Brezilyalı. 2000 yılında Sven Goran Eriksson tarafından geleceğe damga vuracak 10 oyuncudan birisiydi Pinto. Böyle bir oyuncunun transferi çok büyük bir olaydı aslında. Ronaldinho ile birlikte oynadıkları U-17 takımında 10 numarayı Fabio Pinto giyiyordu ve geleceğin en büyük yıldızı olarak Ronaldinho değil Pinto görünüyordu. Sonrasında Fatih Terim'in takımdan ayrılması ve Hagi'nin takımın başına geçmesiyle yolları ayrıldı Galatasaray'la. Gereken şansı buldu ama bir türlü olmadı kendisiyle. 1980 doğumlu ve henüz 30 yaşında. En son Özbekistan'ın Pahtakor takımında forma giyiyordu. Faydasızın önde gideniydi.

Cesar Prates

2003-2004 yılında sağ bekte yaşanan sıkıntı nedeniyle Sporting Lizbon'dan transfer edildi. Kariyerinde Real Madrid bile bulunan Prates'te aranan kan olmadı Galatasaray için. Sağ kanatta rüzgar gibiydi ama hücuma çıktığında geri dönmeyişi ve boşalttığı alanlar hep sıkıntı yarattı Galatasaray'a. Hele birde o defansta Frank De Boer'in de olması sıkıntıyı 2 katına çıkarıyordu. Prates ile aklımda kalanlar ise duran topları mükemmel kullanmasıydı. Amsterdam Kupasında İnter'e attığı ve UEFA Kupasında Villareal'e attığı frikik golleri akılda kalanlar. Ha bir de golden sonra Batista ile yaptığı dans vardı. Bir dönem Seria A'da Livorno ve Chievo formasıda giydi. Son olarak Portuguesa'da oynuyordu ülkesinde. O da şu an 35 yaşında ve futbolunun son demlerini yaşayan bir faydasız.


Flavio Conceicao

2004-2005 yılında 100.yıl kadrosunun en flaş transferiydi. Rahmetli Özhan Başkan onu alabilmek için çok uğraştı kulübün şartlarını çok zorladı ve en sonunda kadroya kattı. Ama Conceicao takıma katkı sağlayabilmek adına hiç bir çaba göstermedi. Aklımızda kalan ise Fenerbahçe'yi 5-1 yendiğimiz Türkiye Kupası Finalinde kupa seramonisinde yer almasıydı. Gerçekten takıma katkı yapabilecek bir potansiyele sahipti ama nedendir bilinmez hiç bir faydası olmadı takıma. Yanlış hatırlamıyorsam 500 bin dolar karşılığında Panathinaikos'a transfer oldu. Ordada 1 sezon oynadıktan sonra futbolu bıraktı diye hatırlıyorum. Alınması için en çok çaba sarfedilen ve büyük paralar harcanan bir oyuncuydu ama faydası olmadı takıma.


Cassio Lincoln

Onun hakkında o kadar çok şey söyleyebiliriz ki. Yıldız oyuncunun ne demek olduğunu unuttuğumuz bir dönemde geldi. Gelişi gerçekten çok büyük olaydı. Sezonada fırtına gibi girdi. Kalli'nin anlamsız disiplin denemesi sonucu Hakan Şükür ile birlikte kadro dışı kaldı. Zaten ondan sonra düştü performansı. Daha sonrasında ise sakatlıklar. Taa ki Cevat Hoca'nın takımın başında çıktığı ilk maç olan Gençlerbirliği maçına kadar. O maçta tekrar dönmüştü Lincoln ve bende tribündeydim o maçta. Maçı kazandırmış ve sonraki sezon için umut vermişti. Daha sonraki sezon Kewell ve Baros'un da takıma katılması ve takımın başına onu anlayan Skibbe'nin geçmesiyle gerçek Lincoln'ü izlemiştik. Hatta Hertha Berlin maçına kaptan olarak çıkmıştı. Bülent Korkmaz gelince onunla anlaşamadı ve yine dibe vurdu ama ilk yarıda performansı ile hem Süper Lig'in hemde UEFA Kupasının asist kralı oldu. En kötü zamanında bile bu taraftar herkesten çok ona sahip çıktı. Baros, Kewell ve Arda ondan daha iyi oynamasına rağmen tribünler Lincoln diye daha çok inledi. Ama karaktersiz oluşu ile en sonunda taraftarı bile bezdirdi. Yerine göre faydalı ama genelde faydasız ve de karatersiz bir  adamdı Lincoln. 

Jo

Lincoln'e karaktersiz diyoruz ya Jo ondanda karaktersiz. CSKA Moskova'da Vagner Love ile yakaladığı muhteşem uyum ve ikisininde muhteşem performansından sonra rekor ücretle M.City'e transfer oldu. Ama takıma uyum sağlayamadı ve Everton'a kiralandı ama ordada yapamayınca 2. yarıda Galatasaray'a kiralandı. Faydadan çok zarar getirdi takıma. Ona en çok ihtiyaç duyulan anlarda o vurdumduymazlığı ile takıma büyük zarar verdi. Bu sezon Mancini'ye kendini ispatladı ve son şansını değerlendirdi yoksa kendini küme düşmemeye oynayan bir takımda bulması işten bile değildi. Karaktersiz ve faydasız bir adamdı.

Elano Blumer

Bu tebessümü onun yüzünde hiç görmedik. Ne Lincoln gibi karaktersizdi ne de Capone veya Taffarel gibi faydalı. Koca bir sezonu yanlış yerde oynayarak bitirdi. Hem basın hemde taraftar onu çok eleştirdi. Basın cahilliğinden, taraftar ruhsuzluğu sebebiyle beğenmedi onu. Dünya Kupasında fırtına gibi esmesi ile herkesi umutlandırdı. Takımda kalmasa bile maddi yönden takıma çok büyük katkısı olacaktı. Ama olmadı takımda kaldı ve yine ruhsuz ve soğukkanlı hali devam ediyor. 2 maçtır yedekti hatta devre arasında diğer arkadaşlarıyla ısınmıyor diye eleştirildi. Eleştirilmesi gereken nokta ısınmama değil arkadaşlarının yanında olmamasıydı. Çünkü devre arasında yedek oyuncuların yaptıkları top oynamaktır. Yedek bekleyen oyuncular topla değil topsuz ısınır. Ama Elano'nun yapması gereken yinede arkadaşlarının yanında olduğunu, takımın bir parçası olduğunu göstermek ve orda onların yanında olmaktı. O ise yedek kulübesinde tek başına olmayı tercih etti. Aslında Elano kişilik olarakta çok sempatik sıcak kanlı bir adam değil. Sasa İliç gibi soğuk ama disiplinli bir adam. Son olarak izin alarak ülkesine gitti. Bunun manası hepimizin bildiği üzere takım aradığı ve kulüple olan bağlarını kopardığıdır. Brezilya milli takımında banko oynamış, Dünya Kupasının silik Brezilya'sında yıldızı parlayan bir adamı kullanamamak gerçekten acı. Artık bu saatten sonra yapılması gereken devre arasında yolları ayırmaktır. Çünkü yıllık 3,5 milyon Euro alıpta yedek kulübesinde oturan bir futbolcu hem Galatasaray hemde Süper Lig için fazlasıyla lükstür. Olmadı be Elano senlede olmadı. 

Bu yazıyı yazmamın sebebi Brezilyalılar ile Galatasaray'ın uyumsuzluğudur. 14 oyuncu yazdık buraya ve takıma gerçekten faydası dokunan oyuncu sayısı sadece 3. Bu kadar başarısızlık asla tesadüf olmaz. Brezilyalı alıyorsan bu takıma yanınada mutlaka en az 1 tane daha seninde ihtiyacın olan mevkiyede bir Brezilyalı alacaksın ki uyum sorunu yaşamasınlar tek başlarına kalıp yalnızları oynamasınlar takımda. Aslında bu takımda artık Brezilyalıları görmemek herkes için en hayırlısı galiba. Çünkü bu saatten sonra takıma katılan her Brezilyalıya acaba düşüncesi ile bakıyor olacağım. Eminin benim gibi düşünen bir çok taraftar vardır. Artık yönetiminde Brezilyalı bir oyuncu alırken 2 kere düşünmesi gerekir elde bu kadar örnek varken. Artık bitsin bu Brezilya dizisi.

Saygılarıma...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder