Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi kalecisidir Rüştü Reçber. Son 20 yıla damgasını vurmuş, Milli Takımının kazandığı her başarıda imzası vardır. Yıllarca bu ülkede alternatifsiz olmuştur. Rüştü'yü kariyerinin ilk günlerinden bu yana izleyebildiğim için gerçekten şanslı hissediyorum kendimi çünkü söylediğim gibi o bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi kalecisiydi.
Rüştü normali olmayan bir adamdı. Bir bakıyorsunuz inanılmazı başarır, bir bakarsınız insanı çıldırtırdı. Maça nasıl başladıysa öyle devam ederdi. İlk top onun için önemliydi birazda. Bir kurtarmaya başlarsa imkanı yoktu gol atmanın. Ama tabi günündeyken bile inanılmaz bir hata yapabilirdi.
Engin İpekoğlu'nun ayağı kırıldıktan sonra kaleye geçti Rüştü ve o günden sonra bir daha formayı çıkarmadı. Dediğim gibi alternatifi yoktu. Çakma Barthez Ömer sadece yedek kulübesini doldursun diye alınırdı Milli Takıma. Taffarel gelmeden önce hep içimden geçmiştir keşke Galatasaray'da olsaydı diye. Fenerbahçe'de gerçekten sevdiğim hatta hayran olduğum ender adamlardandı.
Şanslı bir jenerasyonuz biz. Türk futbolunun en parlak dönemlerini gördük. Bu dönemde futbolumuz çok büyük 2 yıldız çıkardı. Birisi Rüştü, diğeri ise Hakan Şükür'dür. Bu iki büyük yıldızı beraber izlemiş olmak gerçekten şanstır. Onlarca maç sayabiliriz Rüştü'nün kurtardığı. Oynadığımız her turnuvada imzasını atmış bir isim. Euro 2000, 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası. Euro 2000'de Belçika maçı, 2002 Dünya Kupası'nın tamamı ve 2008'de Almanya maçı hariç diğer maçlar. Kazandığımız, tarih yazdığımız her maça damgasını vurmuştur. Daha önceside var elbet. Hollanda, Almanya maçları da unutulmazdır Rüştü'nün.
"Almanya'da Bierhoff var lan kesin atar. Olsun lan kalede Rüştü var olm borumu " biz bu muhabbeti etmiştik mahallede. Milli maçı izlerken rakip forvetin kim olduğunu umursamazdık çünkü kalemizde Rüştü vardı. Galatasaray'da nasıl kalede Taffarel'in olmasının rahatlığını yaşamışsak, Milli Takımda da kalede Rüştü'nün olmasının rahatlığıyla maç izlemiş, turnuvalar görmüş bir jenerasyonuz.
Goal dergisinin bu sayısını çok aramış ama bulamamıştım o dönem. Kariyerinin zirvesine çıktığı dönemdir Rüştü'nün 2002 Dünya Kupası. Her maça damgasını vurmuştur. Hele Brezilya'ya karşı tek başına direnişi Dünya futbolunda unutulmazlar arasındadır. Ronaldo'nun o kara burun vuruşunu da çıkarıyordu nerdeyse. Parmaklarının ucu ile dokunmuş ama yetmemişti bu dokunuş. Turnuvadan sonra Oliver Kahn'ın en iyi kaleci seçilmesine Brezilya kalecisi Marcos bile isyan edip "turnuvanın en iyi kalecisi Rüştü'dür" demişti.
Turnuvadan sonra Barcelona, Arsenal ve Manchester United, Rüştü için kapışmıştı. Barcelona başkan adayı Laporta'nun seçim vaadiydi Rüştü ve Laporta'ya seçimi kazandırmıştı. Manchester United ile anlaşmasına rağmen sonradan vazgeçip çocukluk hayali Barcelona'ya transfer olmuştu. İşte bu Türk futbolunun bireysel anlamda 2. kez zirveye çıktığı andır. 1. ise Fatih Terim'in Milan'ın başına geçmesidir.
Ama Barça günleri bir türlü istediği gibi gitmedi. Tabi bunda tek sorumlu dönemin teknik direktörü Rijkaard değil. Rüştü'de de var kabahat. Hatta kabahatin büyüğü Rüştü'de denebilir. Yabancı dil bilmemesi başlı başına bir sorundu o dönem. Defans ile uyum sorunu yaşamış ve oynadığı maçlarda hatalı goller yemişti. Zaten Rüştü'nün Barça'da ipini çeken maç yanılmıyorsam Celta Vigo'ya 5-1 yenildikleri maçtı ve 2 tane hatalı gol yemişti sanırım o maçta. Ama Rüştü'nün problemi sadece dil problemi falan değildi. Bu kısa vadede aşılabilecek bir sorundu ama yıllardır aşamadığı sorunlar da vardı.
Örneğin uzaktan çekilen şutlar ve özellikle de en büyük sorunu yan toplar. Dil sorunu ile birlikte bu yan toplarda ki sorununu da çözebilmiş olsaydı Rüştü eminim jübilesi 1-2 sene sonra Camp Nou'da olurdu. Sonuç olarak Barça günleri hiç istediği gibi gitmedi ve kariyeri ile ilgili yaptığı tek hatanın Manchester United'e gitmemek olduğunu dile getirdi Rüştü. Barthez yerine o gidecekti Manchester'a ve belki de şu an hâla kaledeydi.
Bir efsaneye daha veda ediyoruz. Futbolu bırakmadı henüz ama Milli Takımı bıraktı artık Rüştü. Daha bir çok şey söyleyebiliriz Rüştü ile ilgili. Ama lafı fazlada uzatmamak lazım.
Son olarakta birşey söylemek istiyorum. Rüştü'nün sahayı nasıl terkettiğini hepimiz gördük. Tribündeki Galatasaraylısı, Trabzonlusu, Beşiktaşlısı, Fenerlisi herkes alkışladı. Bugüne kadar bir çok maçta takımı yakmasına rağmen Rüştü hiç bir maçta küfür yemedi. Rüştü'nün veda edişini bazı kalecilere tekrar tekrar izletmek gerek. Kaleciliğin yanında adamlıkta olması gerektiğini anlasınlar diye.
Kariyeri, adamlığı, kişiliği ile bütün kalecilerin örnek alması gereken bir isim Rüştü. İyi ki seni canlı izleyebilmişim. Yaşattığın tüm güzellikler için teşekkürler Rüştü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder