10 Kasım 2010 Çarşamba

Galatasaray 3-1 Denizlispor


Günün anlamıyla ilgili güzel bir pankart olmuş. Öncelikle maçın 11'lerine baktığımızda herkesin dikkatini çeken olayı Cana'nın Servet ile birlikte defansın göbeğinde oynayacak olması. Aslında buna benzer denemeleri daha önce Mehmet Topal zamanlarında da yapmıştık ama bugünkü çok farklıydı. Çünkü yedekler arasında Gökhan Zan ve Ali Turan'ın olmasıydı. Bu iki isimde defansın göbeğinde oynayabilen isimlerdi. Hagi onlara çok açık bir mesaj verdi: "Size güvenmiyorum". Ayrıca Cana'da oyunuyla Servet'e bir mesaj vardı ki o da; "Defansı senden daha iyi yaparım"dı.

Bunun dışında 11'lere baktığımızda Aydın ve Kewell ile kanat organizasyonları yapacağımız gün gibi ortadaydı. Bu ikili ile kanatlardan Elano ile de göbekten hücumlar denedi ilk yarıda Galatasaray. Kewell sakatlıktan döndükten sonra ilk kez 11'de çıktı ve açıkçası eksiği çok fazlaydı. Bir asist yaptı, güzel bir organizasyonla kafa vuruşu vardı ama yinede kötüydü Kewell bugün. Aydın'ı ise ben beğendim ilk yarıda.

Denizlispor'da ise Youla ve Ahmet Cebe gibi isimler eksikti. Bank Asya'da harikalar yaratan Serdar Eylik'i çok merak ediyordum aslında ama o da 11'de başlamadı. Bir zamanların yıldız adayı Okan Koç'un ise çoktan bittiğini gördük artık. 4-5 yıl önce Ankara'da birkaç kez Champs Bilardo'da görmüştüm kendisini elinde sigara ile. Fizik olarak resmen bitik. Çok hantallaşmış. 

İlk dk'larda Sabri bir top kaptırdı ve arkasından kovalamadı. Bunu Türk futbolcular çok fazla yapıyor. Resmen delirdim o anda. Sadece seyretti Sabri. Normal zamanda sonuna kadar kovalayan bir adamdı böyle seyretmesine çok şaşırdım. Allahtan tereyağdan kıl çeker gibi aldı İnsua pozisyonun devamında. Defansif anlamda takımın en iyisiydi bence İnsua.

Aslında bu sezon ilk defa rahat bir maç izledik. Maç dengeli geçmesine rağmen hatta takım çok etkili bir oyun oynamamasına rağmen hem tribündeki taraftarlar hemde tv başındakiler bence rahat bir maç izledi. Bunda da Denizlispor'un zayıf olması etkiliydi. 

İlk yarıda Pino'nun yakaladığı bir pozisyon var ki gerçekten muhteşemdi. Önce çizgiye doğru gitti sonra çekti ceza sahası dışına sonra tekrar içeri girip bastı çalımı defansa ama klasik sert vuruşunu yapınca golü atamadı direkten döndü. Pozisyona girmek, top sürmek tamam, hatta mermi gibi isabetli vuruşlarda tamam ama Pino böyle pozisyonlarda soğukkanlı ve sakin kalamıyor tek kusuru bu. Pino'nun girdiği bu pozisyona Kewell veya Elano girseydi %90 kalecinin yanından yerden bir plase ile golü yapardı. Pino, İnsua ve Kewell'ın yaptıkları organizasyon ise gerçekten çok iyiydi ama Kewell istediği gibi vuramadı topa. 

Kewell'ın asistinde Elano'nun topa vuruşu ise gerçekten kusursuzdu. Zeka, soğukkanlılık ve teknik hepsi vardı golde. Bu golü Elano'nun atması ayrıca önemliydi çünkü gerçekten ihtiyacı vardı böyle bir gole. Golden sonra dikkatimi çekense Hagi'nin defansın göbeğindeki ikiliyi yanına çağırıp birşeyler anlatmasıydı. Buraya kadar bir sorun yok ama sorun Cana'nın Hagi'nin anlattıklarını can kulağıyla dinlemesi, Servet'in ise umursamaz davranmasıydı. Hagi kolundan tutarak anlattı Servet'e. Çok biliyor ya herşeyi dinleme gereği bile duymuyor. 

Golden sonra ise dengeli oyun devam etti. Sanırım Roberts'di vuruşu Ufuk güzel çıkardı. Ufuk ile ilgili dikkatimi çeken nokta ise gerçekten çok yetenekli oynadıkça da özgüveni artıyor ama geri pasları uzaklaştırmada gerçekten çok zorlanıyor. Bunun nedeni de sol ayaklı bir kaleci olması. Neill oynarken geri paslara dikkat edip sürekli sol ayağına doğru pas atıyor Ufuk'un ama bugün o da olmayınca Ufuk yine zorlandı topu oyuna sokmakta. Kesinlikle bu kusurunu geliştirmesi gerekiyor. 

İkinci yarıda ise Ali Turan'ı görünce kahretsin dedim ya yinemi. Korktum Cana'nın yerine girecek diye ama Aydın'ın yerine girdi. Bu adamı sahada gördükçe kendime Uğur Uçar'ın günahı neydi diye sormadan edemiyorum. Tamam Uğur eski günlerinden uzaktı ama o hali bile Ali Turan'ın şu halinden daha iyi daha faydalıydı. Bence bu sezon ki en kötü transferimizdir Ali. Umarım yanıltır ilerde beni ama açıkçası pek umudum yok. Adamdaki özgüven Servet'tekinden fazla. Sürekli zor olanı deniyor. Yanındaki adama pas atmak yerine daha zor pozisyondaki adama bacak arasından pas atmayı denemeler falan. Alves değilsin ki be bilader.

52. dk'da Serdar Eylik, Okan Koç'un yerine oyuna girince nihayet izleyebileceğiz dedim ama maç boyunca hiç birşey yapmadı. Daha doğrusu yapma fırsatı olmadı. 

Denizlispor'un golünden önceki pozisyonda İnsua'nın kaptırdığı topu sonuna kadar kovalamasını görünce Hakan Balta'nın kulaklarını çınlatmadan edemedim. Karpaty maçındaki rezalet geldi gözümün önüne birden. Gol ile ilgili ise söylenecek tek kelime birşey yok. Tam ceza sahasının ortasına geliyor top 4 oyuncumuz izliyor. Daha doğrusu İnsua topa yükseliyor ama vuramıyor geri kalan 3 kişi İsmail'in geriden gelip vurmasını seyrettiler. Aynı Fenerbahçe'nin dün Rajnoch'tan yediği golün kopyasıydı. 

Kewell'ın yerine Emre Çolak girince takım daha da hareketlendi. Hagi Emre'ye çok güveniyor ki geldikten sonra her maçta gözü kapalı oyuna alıyor onu. Bu da Emre'nin zaten var olan özgüvenini daha da arttırmış. O girdikten sonra takımın kazandığı ivmeyi görmemek mümkün değil. 

Elano biraz sağ açıkta oynadıktan sonra tekrar ortaya geçti ve topla buluştuğu ilk pozisyonda Pino'ya harika bir pas attı. İşte yukarda bahsettiğim şeyi Pino burda yaptı ve golü buldu. Bekledi kaleye baktı ve yerden düzgün vurdu. 

Bu asistinden hemen sonra çıktı Elano ama bugün gerçekten çok iyiydi. Bir gol, bir asist yaptı ama bunların yanında mücadelesi ve oyunuyla gerçekten maçın yıldızıydı bence Elano. Hagi ile gün geçtikçe daha iyi oluyor. Yeter ki devamlı oynasın. 

Elano'nun yerine ise uzun süredir izlemek istediğim Mehmet Batdal girdi. Bu adamın yeteneğine gerçekten çok inanıyorum ama çok şanssız. Fiziği çok iyi, teknik harika, çok soğukkanlı ama inanılmaz yavaş. Harika top saklıyor. Öne geçtiğimiz maçlarda kesinlikle kullanmamız gereken bir isim. İlk yarıda oynasaydı belki daha faydalı olabilirdi çünkü ortalar hep ilk yarıda geldi. Girer girmez neredeyse sakatlanıyordu. Bir pozisyonda topu Emre Çolak'a verdi. Emre bayağı bekledi Mehmet Batdal ortaya geçsin diye. Ama pozisyon alması bile vakit aldı Mehmet'in. Yani düşünün ne kadar ağır olduğunu. 

Emre Çolak'ın çalımlarla çizgiye indiği pozisyonda daha tehlikeli olamamamızın nedeni de Emre'nin güçsüzlüğü. Daha iyi bir pas verebilirdi ama o noktaya gelene kadar sarfettiği efor ile etkili bir pas veremedi. Ama sonrasında yine sıfırda açtığı orta ve Pino'nun gelişine vuruşu gerçekten muhteşemdi. Hem orta hem de şut gerçekten süperdi. Jenerik olması lazım yani bu golün.

Bugün maçın bana göre üç yıldızı vardı. Elano, Pino ve Emre Çolak. Pino zaten son haftalarda takımın en iyisi. Forvetteki performansı gerçekten çok iyi ama herkesin merak ettiğini bende merak ediyorum. Baros gelince nasıl olacak. Elano ise oynadıkça daha iyi oluyor. Hagi'nin sisteminin Elano'ya daha uygun olması ve Elano'ya çok güvenmesi onun performansını arttırdı. Gol ve asistte onun için çok önemliydi. 

Ama Emre'ye ayrı bir paragraf açmak lazım. Oyuna girdikten sonra takıma hareket getirdi. Sanırım artık fitness çalışmaya başladı. Bugün gözüme daha bir güçlü göründü. Mücadelelerde hiç yılmadı. Hatta neredeyse hiç yıkılmadı. O da Hagi'nin kendisine çok güvendiğini biliyor ve bu güveni boşa çıkarmamak için elinden geleni yapıyor. Bu kadar çok şans bulması futbolunu her geçen gün daha da ileri götürüyor. Fiziksel anlamda çalışmaları varsa mutlaka devam etmesi gerek. Gerçekten çok iyi yolda. 

Son olarakda Denizlispor ile ilgili birşey söyeleyelim. Hamza Hamzaoğlu gerçekten elinde olan malzemeyi çok iyi kullanıyor. Çok önemli eksikleri olmasına rağmen goller dışında verdikleri pozisyon 1-2 tane. Gerçekten iyi yoldalar ve gelecek sezon yine Süper Lig'de mücadele edeceklerinden eminim. Serdar Eylik içinde Hamza Hamzaoğlu'nun orada olması bir şans. O şansı da ligde iyi değerlendiriyor. Umarım gelecek sezon Galatasaray'ın kadrosunda rotasyonda yer bulur kendisine.

Saygılarımla...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder