9 Ağustos 2011 Salı

Güle Güle Koca Kafa


Sevmedim 10'u, olmamıştı sende. Heyecanlanmamıştık desek yalan olurdu. Efsanelerin giydiği 10 numarayı efsane olmasını en çok istediğimiz adama yani sana vermişlerdi Koca Kafa nasıl heyecanlanmayalım ki. Ama 10 giydiğinde sahadaki tavırlarının değiştiğini gördüğümüz her gün biz resimdeki Arda'yı daha da fazla özlüyorduk. Çünkü bizim Arda'mız buydu. 


66'yı giydiği her gün futbolu ile büyüyen, 10'u giydiği her gün biraz daha geriye giden bir Arda vardı Galatasaray'da. Arda'nın 5 yıllık profesyonel kariyerinin kısa özeti budur. Mleda Boleslav maçı ile başlayan yükselişi, ilk CL deneyiminde Bordeaux maçında maçın adamı seçilişi, Anfield'de Liverpool defansının başını döndürüşü, Feldkamp'ın gidişinden sonra takımda Hakan gibi, Hasan gibi Lincoln gibi isimler varken sazı eline alıp 6'da 6 yapıp şampiyon olan takımı sürükleyişi, Euro 2008'de ki futbolu. Ya saymaya kalksak daha bunun gibi bir sürü var hangi birini sayalım ki. Ama Arda ile ilgili aklımdan çıkmayan anlardan biridir yukarıdaki fotoğraf. Tabi birde Ali Sami Yen'e veda gecesinde gözlerinin dolu dolu oluşu.

Gerçekten futbola konsantre olduğunda onu durdurabilecek çok az futbolcu olduğunu bize defalarca ispatladı. Ama onun en büyük sorunuydu futbola konsantre olmak. Tabi bunda medyatik bir sevgilisinin olmasının ve Arda'nın da sürekli magazinlerde görünmesinin etkisi çok büyüktü. Peki bu dibe vuruşta tek suçlu o mu? Bu gencecik çocuğa futbolunun zirvesindeyken tribünlerden "sana Paris Hilton yakışır" diye tezahürat yapanlar biz değilmiydik. Sonrasında Sinem Kobal ile birlikte olup futbolu biraz kötüye gidince ona ilk sırtını dönende biz değilmiydik? Bugün tribünler Ayhan'ı yuhalayınca tepki gösteren arkadaşlar değilmiydi Arda'ya tribünlerde tepki gösterenler. Ben gecenin 3'ünde Arda ile Sinem Kobal'ın konuşulduğunu gördüm tv'lerde. Üstelik magazin programıda değil bildiğin futbol programı. Hani tv'lerde çoktur futbol üstadı diye gereksizleri toplarlar bir programa. Adamların işi gücü yok gibi, konuşulacak her konu bitmiş gibi gecenin 3'ünde Arda'ya gider yapıyorlardı tv'lerde. 

Petit'in Yeri Blog'un yazdığı çok güzel bir cümle var: "Tv'ye her çıktığında Emre Abi dedin, Acun Abi dedin, Tuncay Abimi özledim dedin. Senin hiç Galatasaraylı abin yokmu dedik, sadece onları mı özlersin dedik? Umrunda olmadı." Aslında gidecektim Fatih Terim gelince kaldım dedin, ama daha bu sözlerin üzerinden 1-2 ay geçmeden gittin. Gitmene üzülmemin tek sebebi Galatasaray'a gerçekten aşık olduğunu bilmemdir. Hatalarına rağmen seni karşılıksız sevmemizdir. Ben hep senin Avrupa'ya gitmen gerektiğini söyledim. Bu taraftarın bünyesi yeni bir Hasan Şaş olayını kaldırmazdı. 

Gitmen senin için en hayırlısı oldu ama biz kendimizi bu sene takımda kalacağın düşüncesine hazırlamıştık. Kafamızdan 11 kurarken ilk seni yazmıştık. Bu sene sakatlıklar olmazsa Baros ile çok iyi anlaşır, Selçuk'ta geldi kendini tekrar bulur diye hayaller kurmuştuk ama senin hayallerin olduğunu unutmuştuk. Umarım bu transfer ile hayallerin gerçekleşmiştir ve gerçekten mutlu olursun oralarda. La Liga stiline uygun bir lig. Eminim ki orada büyük işler başaracaksın. 

Daha önceki yazılarımızda da söyledik bir kez daha söylüyoruz: Tugay'ın deyimiyle gitsin görsün yeter ki bi kere gitsin oralara. Başka şeyler katsın futboluna, kendisine ha ama sonra gelsin 30'unda da olsa gelsin buraya tekrar giysin parçalıyı taksın pazubandı! Bu kez bir Şampiyonlar Ligi finali öncesi yine Parken Stadyumunda sahaya çıkan tünelin ucunda duyulsun sesi: unutmayın beyler desin biz zor günlerin adamıyız tıpkı eski günlerde başkalarının dediği gibi ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder