16 Ekim 2011 Pazar

Galatasaray 2-1 Bursaspor / Kazanmayı Öğreniyoruz


Maçtan ziyade takımdaki değişikliklerle başlamak gerekir yazıya. Geçen sezonu hatırlayın (şimdi diyeceksiniz nerden hatırlattın diye) özgüveni kaybolmuş bitik bir takım vardı. İmparator'un aşması gereken en büyük problemlerden birisiydi bu. Ama bu sorunu daha hazırlık kampındaki maçlarla çözdüğünü gördük. Mücadele etmeyen takımda gitmiş yerine mücadele gücü had safhada bir takım geldi. Gücü yettiği kadar çabalayan, pes etmeyen bir takımımız var. Gücü yettiği kadar diyorum çünkü takım 90 dk üst düzeyde mücadele edecek güce henüz sahip değil bu da zamanla olacaktır. Ama geçen seneye göre bana göre en büyük artımız ise; takım tekrar kazanmayı öğrendi...

Sezonun ilk haftalarında yakalanacak bir galibiyet serisi takımın özgüven kazanması için çok önemlidir. 3 haftalık galibiyet serisi takım olma yolunda özgüvenimizi iyice arttıracaktır. Özellikle de ligin en formda ve en tehlikeli takımlarından Bursaspor'a karşı alınan galibiyet çok çok önemliydi.

Ama bugünkü iyi futbola rağmen dikkat edilmesi gereken durumlar var. Örneğin Melo, Selçuk ve Engin orta sahası çok formda ve takımı ayakta tutuyor. Zira son 2-3 yıldır böyle bir orta sahaya hasrettik. Demin aklıma geldi izlerken Rijkaard'a bu orta saha verilmiş olsa takım 2 yılını kaybedermiydi? Neyse o mevzulara girmeden devam edelim. İmparator kazanan kadroyu bozmuyor. Kadro istikrarını yakalamış olmak çok önemli. Ancak 3'lünün önündeki Kazım, Riera ve Elmander üçlüsünden ise Riera'nın sürekli olarak teklemesi takımın hücumdaki ritmini biraz bozuyor. Uyum sürecimi desek artık ne desek bilmiyorum ama Riera geldiği günden beri takıma bir katkı sağlayamadı. İşin kötü tarafı ise alternatifi olan Engin'i oraya çektiğinizde orta sahanızdaki en yaratıcı isimden sol açıktan aynı verimi alamıyorsunuz. Kazım ve Elmander'in uyumu gerçekten çok iyi. Hoş Kazım Baros ile de aynı uyumu sergiliyor, umarım sakatlığı önemli değildir zira Sercan henüz tam anlamıyla onun yerini doldurabilecek durumda değil. 

İlk yarıdaki iyi futbol, ikinci yarıda biraz daha geri çekilme ancak hiç pes etmemek bugünkü oyunumuzun kısa özeti olabilir. Maçın yıldızını seçmemiz gerekirse Elmander'den başkasını seçersek çarpılırız. Engin'de bugün çıkana kadar çok iyiydi ama Elmander bugün harika bir futbol oynadı. Geldiği günden beri söylüyorum Elmander yardımcı forvet rolünü her zaman daha iyi oynayan bir oyuncu. Zira dikkat ettiğiniz zaman Baros gibi topu alıp dikine kaleye giden bir isim değil. Semih gibi duvar olup yanındakilere pozisyon hazırlayan bir forvet. Sercan ve Baros girdikten sonra bunu daha iyi gördük zaten. Kazım çıktıktan sonra Riera'nın vasat oluşu ile birlikte ilerde çok yalnız kaldı ama o dk'dan sonra da işin savunma işini harika yaptı. Hakan Şükür gözlerimde canlandı desem yeridir. Hiç durmadı sürekli pres yaptı defansa yardım etti. Sadece attığı gol ve yaptığı asistle değil 90 dk mücadelesi ile maçın yıldızıydı. Çok zor 2 milli maçtan sonra hele ki biriside Hollanda bu kadar diri gelmesine şaşırdım Elmander'in. 

Eboue'yi de solda denemek de yanlış. En verimli olduğu bölgelerde denemek yerine zaten faydası olmayan Riera'yı sağa çekip iyice etkisizleştirmek büyük bir hataydı. Eboue'de solda beklenen etkiyi yapamadı, yapamıyorda. Tabi penaltı pozisyonu hariç. Eboue ilk geldiğinde yazımda söylemiştim çok tekniktir 3 kişi pres yapsa öyle bir çalım atarki 2'sini pazara diğerini bakkala yollar diye, Stepanov'u pazara yolladı ama hakem penaltıyı es geçti.

Baros içinde 1-2 kelam etmek gerekir sanırım. Baros şu andaki kadro içinde olmazsa olmazlardandır. Oyuna girdiği her maçta farkını süre ne kadar kısa olursa olsun hissettiriyor. Basın her ne kadar gitmesini dört gözle beklesede öyle kolay vazgeçilecek bir oyuncuda değil Baros. Avrupa'da olmadığımız bir sezonda elinizde Baros gibi bir golcü varken macera aramaya lüzum yok. Onu gönderip yerine çuvalla para döküp adı Baros'tan daha büyük bir isim alınabilir ama şu durumda gerek yok. Onun yerine Engin'e alternatif olabilecek, takımın benim gözümde en büyük eksiği olan yaratıcı oyuncu eksikliğini giderebilecek, tamam ya söylüyorum işte 10 numara transferi gerekli. Aslında sezon başında Diego alınabilmiş olsaydı gerçekten her mevkisiyle muazzam bir takım olmuş olurduk. İşte bize böyle bir isim lazım Diego tarzında. Devre arasında asıl üzerinde durulması gereken nokta bu.

Son sözüde sistem üzerine söyleyip bitireceğim. Karabük maçından bu yana dikkat edin. Takım belli bir süreyi 4-2-3-1, ya da 4-1-4-1 ne derseniz deyin götürebiliyor ama 60. dk'dan sonra bu sistem işlemiyor artık. Belli bir dk'ya kadar yüksek tempo ve sürekli paslaşmalar ancak belli bir dk'dan sonra fizik gücümüzünde yetersiz olması nedeniyle temponun düşüşü ile sistem işlemiyor. Her maç 4-4-2'ye dönüşleri yaşıyoruz ve ne zaman takım 4-4-2'ye dönse Selçuk ileri daha rahat çıkıyor, ilerde ikili forvet defansın dengesini bozup geriden oyun kurmasını engelliyor. Bazılarına dikkat ediyorum ısrarla Sercan-Elmander diyor. Tamam bu ikili iyi örnekler sundu ama Sercan'ın bugünkü yaptıklarını gördük. Topuk pasını bir kenara bırakın hiç bir artısı yok. Bunu Sercan'ı eleştirmek için söylemiyorum daha vakti var Sercan'ın bunu anlatmaya çalışıyorum. Ama sırtı dönük oynamanın üstadı olan Elmander ile kaleye dikine gidebilen Baros kesinlikle çok iyi bir ikili olur. Deplasmanlarda bu bir risk olabilir ancak TT Arena'da bunu mutlaka denemeli İmparator. Özelliklede Riera'dan faydalanamadığımız bu günlerde. 

Gün bizim için tek kelimeyle harikaydı. Engelsiz Aslanların Dünyanın en büyüğü olması, arkasından Bayan Basketbol Takımımızın Cumhurbaşkanlığı Kupasını kazanması ve Bursaspor maçındaki galibiyetimiz. Darısı daha güzel günlere inşallah. Bir Galatasaray taraftarı bugün daha ne isteyebilir ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder