Bir takım düşünün ki kökleri 530 yıl öncesine kadar dayansın. Yıllarca bu ülkenin en önemli kurumlarına devlet adamları, Türk spor tarihine damgasını vuran onlarca sporcu yetiştirmiş bir eğitim yuvası. Ancak böylesi temelleri olan bir takımın bir geleneğinin bir sisteminin olmaması ne kadar enteresan değil mi?
Tarihimizin en kötü günlerini yaşadığımız şu günlerin en büyük sebebi takımımızdaki kadronun kalitesiz ve yetersiz olmasıdır. Bunu Rijkaard dile getirdiğinde ne nankörlüğü ne de futboldan anlamadığı kalmıştır. Ama o gün Rijkaard'ı eleştiren herkes bugün Rijkaard'ın haklı olduğunu söylemez ancak kadronun kalitesiz olduğunu açıkça dile getirir. Ama herkes kabahati yabancılarda bulur yerlilere kimse sesini çıkarmaz. Tabi Arda dışında. Neyse o konuya girmeyelim.
Bugün kadroya baktığımız zaman Mondragon gittiğinden beri 4 senedir kalede çilemiz bitmedi. Sağ bekte Sabri'nin yokluğu resmen bir yara, solda Balta'yı izlemek insanları kanser etmeye yetiyor. Orta sahada hala yedekten girenler Ayhan, Sarp, Barış. Forvette Baros yokken bir türlü hücumda varolamıyoruz. Arda'nın yokluğundan ise bahsetmeye gerek varmı. Resmen takım ileri gidemiyor, yaratıcılık sıfırın altında.
Bunlar sadece bu dönem için verilmiş örnekler. Yıllar içerisinde çeşitli oyuncuların yokluğunu hep böyle çektik. Misal biraz eskilere gidersek Taffarel'in Stanford Bridge'de gördüğü kırmızı karttan sonra Mehmet Bölükbaşı'nın maçın kalan anlarında iyi oynamasına rağmen Ali Sami Yen'deki maçta 5 gol yemesi. Zaten Mehmet'in kariyeride orada bitti. Ancak asıl sorun Mehmet Bölükbaşı'nın Taffarel'in hiç bir zaman alternatifi olamayacağıydı ve kendi sahamızda bir hezimet yaşamıştık. Sonrası zaten müthişti ama konuyu dağıtmayalım. Bir örnek daha size. 1998 yılında Juventus, Atletic Bilbao ve Rosenborg ile aynı gruptaydık. O zaman 2. tur diye bir uygulama yoktu. Son maçta Atletic Bilbao'yu deplasmanda yenebilseydik çeyrek finale çıkacaktık. Ama o maçta Hakan Şükür cezalıydı. Arif'in 2. forvet olarak serbest oynamaya alışkın olması, Marcio'nun Hakan'ın alternatifi olamayacak çapta bir oyuncu olmasının bedelini biz elenerek ödemiştik. O maçta Hakan Şükür olsaydı durumu çok farklı olurdu eminim.
Tekrar Mondi örneğine dönelim. Yönetim Mondi'yi gönderirken ya da göndereceğine sezon içerisinde karar vermişken nasıl olurda bununla ilgili bir planlama yapmaz. İşte bu basiretsizliğin bedelini hala ödüyoruz. Gaziantepspor Karcemarskars gibi bir kaleci bulabilirken biz neden bulamıyoruz. İsmine aldanıpta facia yaşadığımız Leo Franco gibi bir örnekte var. Transferde kesinlikle isimlere aldanmamak gerek. Neydi Leo Franco yıllardır La Liga'da oynuyordu, Atletico Madrid'in kalecisiydi falan. Ee noldu sonuç?
Yıllardır bir türlü yapılamayan bir şeyin yapılması gerekiyor artık takımda. Gerçek manada rol model olarak bir kulüp belirlenmeli. Çünkü bizim kültürümüzde sisteme yer yok. Sadece futbolda falan değil her alanda. Biz bunu tek başımıza beceremeyiz. Ajax sistemi bize uymuyor çünkü biz alt yapıdan çıkan oyuncularımıza güvenemiyoruz. Güvenebilsek şu rezalet sezonda Anıl çok daha fazla şans bulurdu hiç değilse 1 tane oyuncu kazanmış olurduk. Bu yüzden en iyi model Porto modelidir.
Porto dünyadaki futbol kulüplerinin %90'ına örnek teşkil edecek kadar mükemmel yönetilmektedir. Düşünün teknik direktör değişiyor, takımın bütün yıldızları gidiyor ancak takımda değişen hiçbir şey yok. Yeni teknik direktör, yeni oyuncular ama yinede makine gibi işleyen bir sistem ve bunca değişikliğe rağmen her zaman zirve mücadelesinde olması. Hatta Avrupa arenasında sürekli var olmaları. Misal bizimle ilgili olarak örnek vereyim; Jardel altın ayakkabı almış, takımın en önemli oyuncusu ama tereddütsüz sattılar. Mourinho dönemini hatırlayın takım önce UEFA daha sonra da CL'yi aldı. Sonrasında Mourinho ile birlikte takımın yarısıda gitti. Hem de çok büyük bedellere. Ama sonrasında yerine gelen isimler ile Porto 1 sezonluk uyum sürecinden sonra sistem yine takır takır işlemeye devam ediyordu. Her gidenin yerine bir alternatif mevcuttu. Giden oyuncuların hepsi takımın en önemli isimleriydi ama tereddüt etmeden sattılar. Biraz daha günümüze gelirsek örneğim Lucho Gonzalez takımın kaptanı lideriyken bir anda Marseille'ye transfer oldu hem de 18 milyon Euro'ya. Ya da Lisandro Lopez hatta Bruno Alves hepsi takımın en önemli isimleriydi ve en parlak dönemlerinde muazzam bonservis bedellerine satıldılar. Şimdi de transfer piyasasına sürülen isim Hulk. O da yakın zamanda muazzam bir bonservise gidecektir başka bir takıma. Biz birazda olsa Porto'ya benzemiş olsaydık UEFA döneminde kulüp resmen ihya olurdu ama...
Gerçekten muhteşem bir scout sistemi ve yönetimi var Porto'nun. Dünyada örnek alınması gereken bir model varsa kesinlikle bu model Porto modelidir. Bu model takımı hem tekrar eski günlerine döndürebilecektir hem de mali açıdan kulübü çok daha iyi yerlere getirecektir.
Şu dönemde gündemin bir numaralı ismi Arda'yı düşünün. Sokakta kime sorsanız eğer Avrupa'ya gidecekse büyüklerden birine gitsin. Liverpool, Arsenal falan. Kardeşim tamam Arda'yı hepimiz çok seviyoruz ama bizden gittikten sonra Avrupa'da hangi takıma giderse gitsin. Bizde birazda bu var aslında Avrupa'daki takımları hep küçümseriz büyüklerin dışındakileri. Soruyorum size Nihat Sociedad'a gitti de kötü mü yaptı? Ya da Tugay sıradan bir orta sıra takımı olan Blackburn'a gitti de hatamı yaptı? Arda'da Arsenal, Liverpool ya da Bayern, Juve falan dışında bir takıma giderse hata mı yapmış olacak? Bırakın istediği takıma gitsin. Direkt büyüklere gideceğine basamakları tek tek çıksın. Bugün Arda Liverpool yerine mesela Tottenham'a gitse gurur duymayacak mısınız?
Sezon başını düşünün, transferin son günü gelmiş biz hâla Misimovic'i mi alsak yoksa yerine Emana mı falan mı filan mı. Hiç bir planlı hamlemiz yok. Sadece Galatasaray için değil diğer takımlarda aynı şekilde. Takımlarımız bir Barcelona, Real Madrid ya da Manchester United olamayacaklar ama neden bir Porto olamıyoruz bununda cevabı sadece Galatasaray'da değil bütün takımlarımıza açıkça ortada sanırım.
En büyük sorunumuz sistemsizlik. Bugün bu kötü günleri yaşamamızın nedeni bu. Yakın zamanda bir seçim yaşanacak Galatasaray'da. Kulübün neredeyse sıfırdan bir yapılanmaya gitmesi gerekiyor. Bunu da açıkçası beceremediğimiz ortada. Bilmiyorum yaparlarmı ancak bir rol model belirleyerek göreve başlamak sistemli bir şekilde Galatasaray'ın geleceğini inşa etmek en doğru iş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder